top of page

Kişiliğiniz Kansere Yatkınlığınızı Belirleyebilir mi?


​İnsanların en çekindiği hastalıklardan biridir kanser. Sadece ismini duymak bile başlı başına ürperticidir ve zihnimizdeki korkuları su yüzüne çıkarır. Kanserle olan mücadelesini başarıyla tamamlayan birçok insan olmasına rağmen çoğu kişide “Kanser = ölüm” düşüncesi hakimdir. Kişinin hastalığı algılayış biçimi, onunla olan mücadelesini etkileyecektir. Yani eğer ruh çökerse beden daha çabuk çökecektir. Eğer kişi ruhsal olarak sağlıklıysa, fiziksel olarak da daha kuvvetli ve mücadeleci olabilecektir.

Ta milattan önce yaşayan Hipokrat, ruh ve beden arasındaki ilişkiyi incelemiş ve şu çıkarıma varmıştır: “ Baş olmayınca gözü, beden olmayınca başı tedavi edemeyeceğimiz gibi bedeni de ruhsuz tedavi edemeyiz!” Yani buna göre kişi kanser olduğunda sadece kanseri değil, kişiyi bir bütün olarak ele almalı ve hangi psikolojik süreçlerden geçtiğinin farkında olmalıyız.

Kanser herkes için bir krizdir ve herkes bu krizle karşılaştığında belli aşamalardan geçecektir. Bu aşamaları Kübler Ross şu şekilde tanımlamıştır: İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu aşamaları sağlıklı biçimde tamamlayan kişi, hastalıkla mücadelesinde daha güçlü olacaktır. Bu aşamalardan birinde takılan kişinin mücadelesi ise çok daha zor geçecektir ve bu durumda yardım alması önerilmektedir.

Araştırmalara göre kişilik yapımızla psikolojimizin güçlü bir bağlantısı olmasının yanı sıra kişilik yapımızın kansere olan yatkınlığımızla da bağlantısı olduğu ortaya çıkmıştır.

Peki kimler kansere daha yatkın? İşte o kişilerin özelliklerinden bazıları:

• Duygularını bastıran • Başkalarına karşı öfke ve şiddet eğilimli olan • Stres yaratsa bile ekstra sorumluluk olan • Yaşamdaki değişiklilerine uyum sağlayamayan ve olumsuz tepkiler gösteren • Hayata bakışı negatif, pesimistik olan • Kolaylıkla depresif olabilen, umutsuzluğa kapılabilen • Başkalarıyla ilgili sıklıkla endişe duyan • Onaylanma ve diğerlerini mutlu etme ihtiyacı olan kişilerin kansere daha yatkın özelliklere sahip olduğu söylenmektedir.

Peki kimler daha şanslı?

• Duygularını pozitif ve yapıcı biçimde ifade edebilen • Öfkesini kontrol edebilen ve öfkeyle ilgili problemlerini pozitif biçimde çözebilen • Ne zaman hayır demesi gerektiğini bilen • Stresle sağlıklı biçimde başa çıkabilen ve olayların kontrolünü elinde tutan • Optimistik ve umutlu olan • Kolaylıkla depresif olmayan • Sosyal çevresiyle bağlarını koparmayan • Aşırı endişeli olmayan • Başkalarını mutlu etmeyi seven ama sürekli onaylanma ihtiyacı olmayan kişilerin kansere karşı daha koruyucu türde kişilik özellikleri olduğu söylenmektedir.

Tabiiki her şeyde olduğu gibi burada da istisnalar vardır. Örneğin öfkeli, endişeli ve negatif olan bir kişi 100 yaşına kadar sağlıklı kalabilir, ya da çok pozitif, sosyal biri de kansere yakalanabilir.

Kanserle Tanışırsanız.. Diyelim ki siz veya bir yakınınız kanserle tanışmak zorunda kaldı. Tabiiki Onkoloji alanında çalışan ekiplerin değerlendirmesi ve tedaviye başlanması ilk aşama olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki onkoloji tedavisi kadar psikososyal destek de tedavi için gereklidir. Burada hem hastalığı yaşayan kişinin hem de yakınlarının nasıl davranacakları, bu durumu nasıl atlatacakları, nelerin kendilerine yardımcı olacağı gibi soru işaretlerini gidermek için psikolojik destek alamaları önerilmektedir. Eğer siz veya yakınınız bu problemi yaşıyorsa, vakit kaybetmeden Psiko-onkoloji alanıyla çalışan Psikolog veya Psikiyatri uzmanına gitmelisiniz.

Unutmayın, kanser sadece bir kelimedir, cümleyi siz tamamlayacaksınız!

Güncel Yazılar
Arsiv
Search By Tags
Henüz etiket yok.
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page